16 Aralık 2013 Pazartesi

KITAP TANITIM - YUREK SENFONİSİ - Mualla Yassıbaş

Tüm Kitap Dostlarına Duyurulur:
MUALLA YASSIBAŞ'IN BEKLENEN KİTABI ÇIKTI



















BEN,HANGİ BENİM ????

Sahnelerdeki rolüm bitipde..
Hayat denen sahnede..
Hayatın ve hayatımın ..
Doğallığındaki rolümü oynamaya koyulmuşluğumla..
Köksüz,sökülmüş ağaçlar misali savrulmalardayım...
Tıpkı,sahnedeki rolüm gibi.
Oradaki sahne ile buranın..
Ve,oradaki ben ile..
Yaşamın içindeki ben arasın-
daki fark...
Birini başardığımda,aldığım haz kadar..
Çarpıcı olan çırılçıplak gerçek..
Şamar gibi patlıyor,yüzüme..!
İkinciyi oynamalardaki başarısızlığımda..!
İçim kanıyor,yüreğim kan ağlamakdan helak oluyor..
Sönüpde tiyatronun o rengarenk ışığı..
İnince perde,
Dağılınca kalabalıklar..
Ve,kalabalıkdaki yalnızları oynayan,ben ...
Süzülünce tiyatronun arka kapısından..
Karanlıklar içine..
Sokakların ve hayatın kaotikliğine..
Tökezlemişliğin derin iç sızılarıyla..
Kanı çekilmiş,hüzne aralı dudaklarımın..
Dahası....
Hayatın yükünü,daha çok çekmeye dermanı olmayan bacaklarımın,titremesiyle..
Bir ızdırap dansına koyuluyorum...
Bendende yorgun,şehirde..
Katran karası,gecenin içinde..
İşte o zaman,açmazların kör düğümünde..
Arap saçına dönen bir hayatın, orta yerinde..
Gerçeklerin katlanılmazlığıyla yüz yüze kalakalmışlığımla..
Bir başıma...
Soruyorum kendime..
Oyunlarımmı,rollermi bağlıyor beni hayata..?
Yoksa,hayatın ipinde,fıldır fıldır dönmecesine,sallanmışlığımda.!
Hakkını vererek,başarıylamı oynuyorum...
Bunca dramı,sahnede..?
Hayatın ve tiyatro sahnesinin,o keşmekeşliğinde..
Ve,insanı yutan rengarenk ışık kümesinde..
Yılların,bana..
Benimse,tiyatroda oyunlara hayat vermişliğimde..
Oyunların içinde,kala kalan benliğimle..
Yüreğimin bu trajediye boyun eğip,
Kendini kaptırmışlığında..
Arıyorum ben,beni..
Sorarak,kendime...
Ben,hangi benim diye..?
Ben,hangi benim diye..?

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk/Edremit
20/09/2013
Saat;19_09

17 Kasım 2013 Pazar

DİNA MAGAZİN: ROPÖRTAJ KASIM AYI: TOLGA GÖRSEV'LE DİNA MAGAZİN'E...

DİNA MAGAZİN: ROPÖRTAJ KASIM AYI: TOLGA GÖRSEV'LE DİNA MAGAZİN'E...: DİNA MAGAZİN: Müzisyen, aranjor, ses muhendisi, vokal koçu, produktor Tolga Görsev. Onlarca müzik albümünde ismi geçen görünmez kahram...

GEZI - TURKİYENIN TURISTIK YERLERI - ANTALYA DÜDEN ŞELALESİ


Düden Şelalesi Antalya şehir merkezine yaklaşık 10 km uzaklıktadır. Kaynağını Kepez Hidroelektrik Santrali’nden alır veDüdenbaşı denilen noktada yer yüzüne çıkar. Düden Çayı boyunca iki kola ayrılır. Antalya'ya yaklaşık 7 km uzaklıkta olan kolu Aşağı Düden (ya da Karpuzkaldıran Şelalesi) ve Varsak'a 1 km uzaklıkta olan kolu Yukarı Düden Şelalesi'dir. Bu iki kola ayrılan şelaler Akdeniz'e dökülür.




Aşağı Düden Şelalesi, Lara yakınlarında şehir merkezine 8 km. uzaklıktadır. Bu bölümü yaklaşık 40 metrelik falezlerdendenize dökülmektedir. Çok yakınında Gençlik Parkı ve Karpuzkaldıran Askeri Tesisleri bulunur.







Yukarı Düden Şelalesi'ne aynı zamanda İskender Şelalesi de denilir. MÖ 334-333 yıllarında Pamphylia'yı fetheden Büyük İskender'in bu bölgeden geçerken atlarını sulattığı söylenmektedir. Yukarı Düden Şelalesi'nin bulunduğu alan 1970 - 1972yılları arasında Devlet Su İşleri tarafından piknik ve mesire yeri haline getirilmiştir.






+KİTAP ÖNERİ- TOPRAK ANA - Cengiz Aytmatov





Toprak Ana 
Erkekleri askere alınan köylerde geride kalanların çektiği sıkıntılar etkileyici bir üslupla anlatılır. Eldeki yetersiz yiyeceğin muhtaç olandan başlanarak dağıtılması, dört gözle beklenen hasat zamanları, umutların hasat zamanına ertelenmesi, savaş yüzünden ürünün hemen hepsinin merkezden istenmesi, boşa çıkan umutlar, yine açlık, sefalet, bir yandan cepheden gelen ölüm haberleri, umutsuz bekleyişler, savaşın uzun sürmesi üzerine aşağı çekilen cepheye çağrılma yaşı, yine gidenler, ayrılıklar, gözyaşları... Yani tek kelimeyle ve bütün zulmetiyle; savaş.

Ciltsiz (Karton Kapak): 
Sayfa Sayısı: 143
Baskı Yılı: 2013

13 Kasım 2013 Çarşamba

+KİTAP ÖNERİ - YÜZYILLIK YALNIZLIK - Gabriel Garcia Marquez



"Yüzyıllık Yalnızlıkı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlıkı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlıkı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."
Sayfa Sayısı: 464
Baskı Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Can Yayınları

10 Kasım 2013 Pazar

KİTAP ÖNERİ - VARLIK VE HİÇLİK - Jean Paul Sartre



Varlık ve Hiçlik, hiç şüphesiz Jean-Paul Sartre’ın “başyapıtı”dır. Sadece Fransız felsefesi açısından değil genel olarak felsefe tarihi açısından da son büyük ontoloji denemesini temsil eder. Dolayısıyla önemini ve güncelliğini hâlâ korumaktadır ve hiç şüphesiz daha uzun yıllar korumaya devam edecektir. Çünkü, insan, ilk defa bu yapıtta, özgür olmaya “mahkum” edilmiştir...

1 Kasım 2013 Cuma

KİTAP ÖNERİ - DÜĞÜMLERE ÜFLEYEN KADINLAR - Ece Temelkuran

DÜĞÜMLERE ÜFLEYEN KADINLAR


Bir kadının kalbini fena kırmış bir adam...

O adamı öldürmek için çölü geçmeyi göze almış dört kadın... Düğümlere Üfleyen Kadınlar bu yolculuğun romanı. Ne kadar sevilse de tamir olmayan o yaralı coğrafyada, Ortadoğuda geçiyor. Saraylar devrilip, meydanlar dolarken sorular kalıyor geriye. Her yola en az bir soruyla çıkılır çünkü: Bir kadın ya da bir ülke nasıl sevilir sahiden?

"Amira, bize kadınları nasıl seveceğimizi anlatan bir kitap lazım. Yoksa hep böyle şapşal ve kavruk kalacağız. Bize kadınların nefesini genişletecek, o nefesin rüzgârına yelken açmamızı öğretecek bir kitap lazım. Yoksa biz ne kadar sevilsek tamir olmayız."

Sayfa Sayısı: 480
Baskı Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Everest Yayınları

BOOK SUGGESTION : THE HUNGER GAMES - Suzanne Collins

Katniss, 16, takes her sister's place in the televised annual Hunger Games, competing against Peeta, the boy who gave them bread to survive after their father died. The cruel Capitol forces each of 12 districts to submit a boy and girl 12-18, to fight to the death. Only one can survive and be rewarded. President Snow manipulates behind the scenes.



original title
The Hunger Games

ISBN
0439023483 (ISBN13: 9780439023481)

edition language
English

url
http://www.hungergamestrilogy.net

series
The Hunger Games #1

characters
Katniss Everdeen, Peeta Mellark, Cato, Primrose Everdeen, Gale Hawthorne
setting
District 12, Panem
Capitol, Panem
Post-apocalyptic America

KİTAP ÖNERİ - JAPON EDEBİYATINDAN - KİŞİSEL BİR SORUN - Kenzaburo Oe

Kişisel Bir Sorun


 

Kenzaburo Oe

CAN YAYINLARI

“Kendini kandırma zehrini bir kez tadan insanlar, bir daha kendilerini
asla kurtaramazlar...”
Büyükşehir ortamındaki yalnızlaşma ve yabancılaşma sancılarından
kurtuluşu Afrika gezisi hayallerinde arayan dershane öğretmeni Bird.
Karısı her an doğum yapmak üzeredir ve evlendiği anda iyice azalan
Afrika gezisine çıkma umudu, çocuğun doğumuyla tümüyle sönecektir.
Bir de çocuk beyin fıtığı gibi ender rastlanan bir anormallik ile
doğuverince, Bird kendini bir karabasanın ortasında bulur. Yaşadığı
utanç ve korku onu önce alkole ve sorumluluklarından kaçmaya,
sonra çocuğu yeryüzünden bir an önce silinmesi gereken bir düşman
olarak görmeye kadar götürecektir...
Kişisel Bir Sorun, kendisi de engelli bir çocuk sahibi olan 1994 Nobel
Edebiyat Ödüllü Japon yazar Kenzaburo Oe’nin tüm dünyada tanınmasını
sağlayan en önemli eserlerinden biri.



Çeviren: Hüseyin Can Erkin
Yayın Yılı: 2010
232 sayfa
13,5x19,5 cm
Karton Kapak
Dili: TÜRKÇE

23 Ekim 2013 Çarşamba

KİTAP ÖNERİ - 6 DEĞER MADALYASI - Edward de BONO

6 Değer Madalyası 


Altı Değer Madalyasını Kullanmanın Tam Zamanı...
Özel ya da iş yaşamınızda en iyisi olmak istiyorsanız, bu kitapla şirketinizde, kariyerinizde, daha önemlisi yaşamınızda önemli değişimler sağlayabilirsiniz.
Her şeyin temelinde değerler yatar: Değer üretimi şirketlerin ve kurumların temel amacıdır ve kişilerin özel yaşamlarında da giderek önem kazanmaya başlamıştır. Ama ne var ki değerler soyut ve belirsiz kavramlardır. Edward de Bono, çığır açan kitabında işte bu sorunun üstesinden geliyor. Oluşturduğu heyecan verici ama basit modeldeki anahtar değerlerle, kendiniz ve işiniz için yaratıcı ve etkili kararlar vermenizi sağlamanın yolunu gösteriyor.

Sayfa Sayısı: 128
Baskı Yılı: 2007
Dili: Türkçe
Yayınevi: Remzi Kitabevi

KİTAP ÖNERİ - KENDİNE DÜŞÜNMEYİ ÖĞRET - Edward de Bono


Kendine Düşünmeyi Ögret



Kendine Düşünmeyi Öğret

Beş adımda berrak, üretken düşünme...
Düşünmek en temel beceridir. Mutluluğumuz ve başarımız düşünmemize bağlıdır.
Edward de Bono`nun bu usta işi kitabı, iyi düşünmemizi sağlayacak kolay ama etkili bir çerçeve sunuyor.
Kendine Düşünmeyi Öğret, beynimizi başarılı bir düşünme mekanizmasına dönüştürebileceğimizi gösteren en temel kitaplardan birisi.

Sayfa Sayısı: 232
Baskı Yılı: 2007
Dili: Türkçe
Yayınevi: Remzi Kitabevi




6 Ekim 2013 Pazar

KİTAP ÖNERİ - BİR DE BAKTIM YOKSUN - Yekta Kopan


Bir de Baktım Yoksun

"Buzdan bir kütle, mumyadan bir heykel gibi izledim kaderimi. Babam yanımda olsa bir tokat atar kendime getirirdi beni."

Çocukluk düşlerinden yapılmış bir evin gölgeleri içinde babanın hayaletiyle karşılaşmak... Portobello’da, George Orwell’ın evinin önündeki kaldırımda oturup Tanpınar okurken zamansız sevgiliyle karşılaşmak... Kuledibi’nde, her şeyini bir Hopper çizimini elde edebilmek için harcamış bir adamla karşılaşmak... Ölüme çeyrek kala, bir balık lokantasında küçük kızının genç kadın haliyle karşılaşmak... Cinayetle kaza arasındaki bulanıklığa sığınırken, bir evcil hayvan dükkânında vicdan azabıyla karşılaşmak... Kara mizahla yoğunlaştırılmış usta anlatımıyla Yekta Kopan, okurunu, kentler, kitaplar, resimler, şarkılar, fotoğraflar ve insanlar arasında gezdiriyor. Çok iyi bildiğimiz ama unutmaya çalıştıklarımızı hatırlatıyor. Bir de Baktım Yoksun, unutulmaz bir karşılaşmalar kitabı.


Ciltsiz (Karton Kapak):

Sayfa Sayısı: 164

Baskı Yılı: 2009

Sayfa Sayısı: 127

Baskı Yılı: 2009


Dili: Türkçe
Yayınevi: Can Yayınları

book suggestion - kitap öneri - THE HOUSE OF HADES - Rick Riordan



...

At the conclusion of The Mark of Athena, Annabeth and Percy tumble into a pit leading straight to the Underworld. The other five demigods have to put aside their grief and follow Percy's instructions to find the mortal side of the Doors of Death. If they can fight their way through the Gaea's forces, and Percy and Annabeth can survive the House of Hades, then the Seven will be able to seal the Doors both sides and prevent the giants from raising Gaea. But, Leo wonders, if the Doors are sealed, how will Percy and Annabeth be able to escape?

They have no choice. If the demigods don't succeed, Gaea's armies will never die. They have no time. In about a month, the Romans will march on Camp Half-Blood. The stakes are higher than ever in this adventure that dives into the depths of Tartarus.

Exclusive edition for B&N customers includes an illustrated map of HadesShow Less

Product Details

ISBN-13: 9781423146728
Publisher: Hyperion Books for Children
Publication date: 10/8/2013
Series: Heroes of Olympus Series , #4
Pages: 608
Sales rank: 2
Age range: 9 - 11 Years
Product dimensions: 6.10 (w) x 8.50 (h) x 1.71 (d)

KİTAP ÖNERİ - ŞAİRİN ROMANI - Murathan Mungan



Adı Yerküre olan bir gezegen. En büyük kara parçası sayılan Anakara'da farklı yerlerden farklı nedenlerle Odragend'e varmak üzere yola çıkan gezginler. Elli yıl sonra yurduna dönen bir bilge şair. Yıllarca evinden hiç çıkmadan yaşadıktan sonra, çıraklarıyla birlikte kendisini yollara vuran bir şiir filozofu. Yalnızca şairleri öldüren bir katilin izini süren atlı polis ve yardımcısı.

Yol boyu içinden geçtikleri yerler, yaşamlar. Surlarında şiir bayrakları dalganan şehirler. Kanatları göğün gizemlerini birbirine bağlayan kuşlar. Sayıların, sözcüklerin, şifrelerin ardında ömür tüketen matematikçiler, dilciler, sözlükçüler, şairler... İnsanların ruhlarını sağaltan rüya terbiyecileri.
Batı'nın modern çağ fantazi romanlarıyla Doğu'nun Binbir Gece Masalları'nın özgün bir bileşimi.
Tabiata, emeğe ve şiire bir övgü. 
(Tanıtım Bülteninden)
Türkçe
592 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 13 x 20 cm 
İstanbul, 2011, 1. Basım
ISBN : 9789753428088

KİTAP ÖNERİ - KARAR GECESİ - Michel del Castillo


Ürün Ayrıntısı
Yayinevi: Can Yayınları
Dizi: Çağdaş Dünya Edebiyatı Dizisi
Baskı Tarih: 1984
Sayfa: 400
Boyut: 12cm x 19cm
Hamur: Ciltsiz
Etiket: Baskısı yok



Arka Kapak
Franko İspanyası'nın Murcia kentinin genç polis müfettişi, evli ve iki çocuk babası Santiago Laredo, Huesca kentinin cinayet masasına atanır. Başlangıçta yeni bir göreve atanmasına sevinirse de, kısa süre sonra, giderek artan bir kaygıya kapılır. Çevresindeki herkes, iş arkadaşları, karısı, üstleri, onu, şefi olacak olan Huesca Emniyet Müdürü Avelino Pared'e karşı uyarırlar. Emniyet Müdürü üzerine bir araştırma yapacak kadar kafası karışan, büyülenen ve sonunda bu anlaşılmaz, katı yürekli adama bütünüyle kendini kaptıran genç müfettiş, korkunun sınırına varan garip bir yolculuğa çıkar. Polis romanı değil, ama polislere ilişkin bir roman olan Karar Gecesi, iki önemli soruyu ortaya koymaktadır: 'Nasıl ve niçin polis olunur?' Daha da önemlisi, 'Her romancı, tutkuları, araştırmaları ve soruşturmalarıyla, polis olduğunun farkında olmayan bir polis değil midir?' İspanyol asıllı ünlü Fransız romancısı Michel del Castillo'nun 1981 Renaudot ödülünü kazanan bu ünlü romanını kıvançla sunuyoruz.

KİTAP ÖNERİ - YAĞMUR AKŞAMLARI - Selim İleri


YAĞMUR AKŞAMLARI

Selim İleri ‘Yağmur Akşamları’ adlı öykü kitabında edebiyat dünyası üzerinden ülkenin yaşadığı sıkıntılı dönemleri anlatmakla kalmıyor kimi göndermeler aracılığıyla da kişisel tavrını ortaya koyuyor.
acılar
Selim İleri ‘Yağmur Akşamları’ adlı yapıtında yer alan öykülerinde yakın tarihte yaşananan olayları dile getiriyor. Dünyada yaşanana olumsuzlukları verirken ülkemizi de bun un dışında tutmuyor.
edebiyat dünyası
Selim İleri öykülerinde edebiyat dünyasına da değiniyor. İleri genelde bu dünyanın içinde olan biri olarak yazdıkları yazar/kahraman/ anlatıcı benzerliği taşıyor.
Öykülerde kimileyin bir seçici kuruldaki entrikalrı verirken, kimileyin de edebiyat dünyasının acımasızlığını aktarıyor. yer yer tanıdık ad ve yerlerle de kaşılaşmak olası, onun öykülerinde.
istanbul
‘Yağmur Akşamları’nda Selim İleri yaşadığı yerleri de anlatıyor. Bu anlatımın sonucunda ortaya İstanbul’un kahraman olarak karşımıza çıkmasını sağlıyor.
Selim İleri ‘Yağmur Akşamları’ nda yakın tarihte yaşanan  insanlık trajedilerine dikkat çektiği gibi edebiyat dünyamıza da ışık tutuyor.
—————-
*Selim İleri, Yağmur Akşamları, 1. Basım: Everest Yayınları-İstanbul, 2011

30 Eylül 2013 Pazartesi

The Stool Pigeon: A Short Story - Christina Hyun

The Stool Pigeon: A Short Story



Fiction » Thriller & suspense » Spies & espionage
Fiction » Literature » Literary

By Christina Hyun
Published: Sep. 10, 2013
Words: 990 (approximate)
Language: English
ISBN: 9781301187119


DescriptionA female State Security agent in the capital of North Korea gets the green light to betray her country's premier. The Graham Greene Birthplace Trust awarded "The Stool Pigeon" first place in the suspense category for short fiction at the 2012 Graham Greene Festival.






Christina Hyun - Biography

Christina Hyun is an award winning short story author and is currently writing her first novel - a political thriller. The Graham Greene Birthplace Trust awarded her short story, "The Stool Pigeon", first place in the suspense category for short fiction. Christina had the honor of traveling to Berkhamstead, England to receive her award at the 2012 Graham Greene Festival.

Her short story, "The Odd Job", was first published in Bellowing Ark, and it also took second place in Mom Writer's Literary Magazine's short fiction contest. She workshopped the "The Odd Job" at Zoetrope's online writing community to which she is grateful for critique and support.

Christina has been blogging at the Seattle PI newspaper since 2006 and is on hiatus to finish her novel.

http://blog.seattlepi.com/beastmom

28 Eylül 2013 Cumartesi

KİTAP ONERİ - ÖDÜLLÜ LOGICOMIX - En Çok Satan Çizgi Roman %60 İNDİRİMDE

                                                    Logicomix
https://nobelkitap.com/Default.asp



Yayınevi:Albatros
Yazarı:Apostolos Doksiadis, Hristos H. Papadimitriu
ISBN:9789759067151
Ebatı:17 x 24 cm
Sayfa Sayısı:345
New York Times En Çok Satan Çizgi Roman!Treviso Çizgi Roman Festivali ""En İyi Yabancı Çizgi Roman Ödülü""New Atlantic Bağımsız Kitap Satıcıları ÖdülüBertrand Russell Derneği Kitap ÖdülüHollanda Kitap Satıcıları ÖdülüTIME dergisi roman-dışı kategorisinde ""En iyi ilk 10 kitaptan biri""ABD, İngiltere, Kanada, Yunanistan, Hollanda, İtalya, Fransa, Almanya, Brezilya, Finlandiya, İran, Çin, Danimarka, Hırvatistan, İsrail, Japonya, Kore, Norveç, Polonya, Portekiz, Rusya, İspanya ve Tayvan'da yayımlandı! ""Logicomix hayatım boyunca okuduğum en iyi, en olağanüstü çizgi roman""-Bryan Appleyard-, Sunday Times""Harika bir çizgi roman! Bütün okuduğum kitaplar arasında popüler sanat ile ciddi tarihi en iyi biçimde birleştiren kitap.""-Calvin Reid-, Publishers Weekly""Logicomix, efsaneler, matematik, tiyatro ve 20. yüzyılın felsefe devlerinden oluşan öyküsüyle büyüleyici.""-Posy Simmonds-Anlamsız korkular, aile sırları, aşk, nefret, barış, savaş 20. yüzyılın en büyük felsefeci ve matematikçilerinden biri olan Prof. Bertrand Russel her insan gibi bu konular üzerinde düşünürken bizi çocukluğundan başlayan serüvenlerle dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Eski bir İngiliz konağında başlayan yolculuğumuz bir yandan bize Russel'ı tanıtırken, bu yolculukta Mantık biliminin efsanevi düşünürlerinden Frege, Hilbert, Gödel, Wittgenstein gibi bazıları ona eşlik ediyor. Mantık insanlığın ebedi sorunlarına çare olabilir mi? Çocuklara nasıl bir eğitim vermeliyiz? Evlilik, âşık olmak nedir? Bizi doğrudan ilgilendirmeyen bir savaşa katılmalı mıyız? Prof. Bertrand Russel Logicomix'te bu soruları Mantık bilimini kullanarak yanıtlamaya çalışıyor..(Tanıtım Bülteninden)

https://nobelkitap.com/Default.asp

24 Eylül 2013 Salı

ÇOCUK KİTAP ÖNERİ - ESKI EVİN KİRACILARI - ALMİLA AYDIN



ESKİ EVİN KİRACILARI

Aylin ve Aslı hava alanında birbirlerine sarılırken yine çok eğlenceli bir yaz geçireceklerini biliyorlardı. Hele Marco ve Silvia ile yaşayacakları yaz okulu etkinliklerini düşününce heyecanları daha da artıyordu. 





ALMILA AYDIN


1970 yılında İstanbul’da doğdu. 1992 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun oldu. 1992 ve 1996 yıllarında kısa bir süre Amerika’da bulundu. Aynı yıllar içinde California Üniversitesinde İngilizce öğrenimi gördü. Altın Kitaplar Yayınevinden; Gezgin Dedektifler ve Huysuz, Sakar, Korkak ve Yalnız Baykuş’un Anıları isimli dizileri yayınlanmıştır. 1997 yılından bu yana eşi ve kızıyla birlikte İtalya’ da yaşamını sürdürmektedir.

21 Eylül 2013 Cumartesi

SEVGİ HAKKINDA ÖĞRENDİĞİM 10 ŞEY - Sarah Butler - Altın Kitaplar


SEVGİ HAKKINDA ÖĞRENDİĞİM 10 ŞEY

Ten Things I’ve Learnt About Love





Alice aylar süren yurtdışı gezisinin ardından kısa bir süre önce Londra’ya geri dönmüştür. Babasının ölüm döşeğinde olduğu haberini oldukça geç alan Alice, ona veda edebilmek için tam zamanında ailesinin evine varır.
Daniel’ın yıllardır başını sokabileceği bir çatısı olmamıştır, ama Londra’dayken kendini, hiçbir tuğla ve harcın başaramayacağı bir biçimde evindeymiş gibi hissetmekte, günleri, hayatında hiç görmediği kızını aramakla geçmektedir... Ta ki o güne dek...
Kaybedilip bulunana, bir yere kök salamamaya, yuvaya dönmeye ve insanları birbirine bağlayan şeylerin gücüne dair bu eşsiz hikâye yürekleri burktuğu gibi hayatın olumlu yönlerini de önümüze seriyor. Bu, tüm babalar ve kızlarının hikâyesi...

15 Eylül 2013 Pazar

GÜZEL BİR HİKAYE - KÖR ADAM VE AVCI - Doç. Dr. Şafak Nakajima -


Doç. Dr. Şafak Nakajima

HAFTA SONU HİKÂYESİ




Doç. Dr. Şafak Nakajima

KÖR ADAM İLE AVCI

Bir zamanlar, Afrika’nın batısında, yemyeşil ormanlar içinde, çok güzel bir köy varmış.

Bu köyün deresinin kenarında, samandan yapılı kulübelerinde, bir kör adamla, onun güzel kız kardeşi yaşarmış.

Kör adam çok akıllıymış.

Gözleri görmese de, yaşama dair her şeyi, gözleri en keskin gören insanlardan bile çok daha iyi bilirmiş.

Gün boyu kulübesinin önünde oturur, gelen geçenle sohbet edermiş.

Herhangi bir sorunu olan ona danışır, o da en güzel fikirler ve en doğru cevaplarla, soru sorana yardımcı olurmuş.

Her seferinde soruyu soran şaşırır:

- Nasıl oluyor da her şeyi biliyorsun? Sen kör bir adamsın, dermiş.

Kör adam gülümseyerek cevap verirmiş:

- Ben, kulaklarımla görürüm.

Zamanlardan bir zaman, komşu köyden çok maharetli bir kuş avcısı, kör adamın kız kardeşine âşık olmuş.

Kız kardeşi de avcıya âşık olmuş.

Ama kızın evlenmek için bir şartı varmış: evlenince ağabeyiyle beraber yaşamaya devam etmeleri.

O da bu koşulu kabul etmiş ve evlendikten sonra avcıyla karısı, kör adamın kulübesinde yaşamaya başlamışlar.

Ama bir süre sonra avcı, karısına söylenmeye başlamış:

- Bu adam kör. Kör bir adam ne işe yarar ki!

Karısı:

-Böyle söyleme! O çok akıllı bir insan ve görenlerden çok daha fazla şey biliyor, dermiş

Avcı ise alaycı bir kahkaha atarmış:

-Karanlıkta yaşayan bir kör, nasıl olur da görenlerden daha fazla şey bilir?

Avcı her sabah, kuş kapanlarını alıp ormana kuş yakalamaya gidermiş.

Akşam döndüğündeyse, kulübenin kapısında oturan kör adam ona:

- Lütfen beni de yarın avlanmaya götür, dermiş.

Avcı ise her seferinde alaycı bir sesle:

- Kör bir adamın avlanmada işi ne? Sen olsan olsan bana ayak bağı olursun! Olmaz!

Ama kör adam, aynı soruyu, her akşam bıkmadan usanmadan sorar eder ve her seferinde de aynı cevabı alırmış:

- Kör bir adamın avlanmada işi ne? Sen olsan olsan bana ayak bağı olursun! Olmaz!

Bir akşam, avcı, büyükçe bir geyik avladığı için eve keyifli dönmüş. Karısı eti pişirmiş, beraberce güzel bir akşam yemeği yemişler.

Yemekten sonra avcı, kör adama dönmüş ve:

-Tamam, yarın beraber avlanmaya gidiyoruz, demiş.

Ertesi sabah, avcı, kuş kapanlarını almış, kör adamı da elinden tutup, ormanın içinde yürümeye başlamışlar.

Saatlerce yürümüşler…

Birden bire kör adam durmuş ve avcıya:

''Şşşşt! Dikkat et, şu çalıların arkasında bir aslan var'' demiş.

Avcı etrafa bakmış ama bir şey görememiş.

Azıcık ilerleyince, gerinen aslanın hırıltısını duymuşlar.

Avcı irkilmiş ama kör adam ona fısıldamış:

-Telaşlanma, karnı tok ve uyuyor. Bize bir zarar vermez.

Rahatlayan avcı, şaşkınlıkla kör adama sormuş:

-Nasıl bildin orada bir aslanın olduğunu?

''Çünkü ben, kulaklarımla görürüm'' demiş kör adam.

Biraz daha devam ettikten sonra yola, kör adam yine avcıyı dürtmüş:

- Yakında bir yerde çok büyük bir fil var. Ama merak etme, şimdi o bir su birikintisinin içinde ve bize zarar vermeyecektir.

Gerçekten de biraz ileride, hortumuyla çektiği suyu, sırtının üstüne fışkırtarak serinleyen dev fili görmüşler.

Tehlike geçince, avcı kör adama yine hayretle sormuş:

-Nasıl fark ettin o kadar uzaktan bu filin orada olduğunu?

-Ben kulaklarımla görürüm, demiş kör adam.

En nihayet ağaçların biraz daha seyreldiği bir yere ulaştıklarında, avcı, kör adama:

- Kuş kapanlarını buraya kuracağız, demiş.

Önce kendi kapanını kurmuş, sonra da kör adama nasıl kapan kurulacağını anlatmış.

Kör adam da kendi kapanını kurup yerleştirmiş.

İşleri bitince, ertesi gün, kapana yakalanan kuşları gelip almak üzere, köye doğru dönüş yoluna koyulmuşlar.

Sabah olunca da erkenden uyanmışlar.

Avcı, yolu kaybetmemesi için yine kör adamın elini tutmak istemiş.

Ama kör adam, artık yolu bildiğini ve buna gerek olmadığını söylemiş.

Hatta kör adam, avcının önüne düşmüş ve yol boyunca ayağı ne bir taşa takılmış ne de bir diken batmış. Yolu hiç hatasız yürümüş.

En nihayet kapanları kurdukları yere varmışlar.

Avcı bakar bakmaz, kendi kurduğu kapanda ufak, gri renkte bir kuşun, kör adamın kapanında ise, altın sarısı, ateş kırmızısı ve çivit mavisi renklerde, şahane parlak tüylere sahip bir kuşun olduğunu görmüş.

Dönüp kör adama;

- Birer kuş yakalamışız. Sen otur, ben kuşları kapanlardan çıkarayım, demiş.

Kuşları kapanlardan çıkardıktan sonra, her birini birer torbaya koymuş ve kendi kendine:

''Kör bir adam, hangi kuşun, kendi tuttuğu kuş olduğunu nereden bilecek!'' diye düşünmüş ve gri renkte, küçük kuşun olduğu torbayı kör adamın sırtındaki sepete koymuş ve rengârenk güzel kuşun olduğu torbayı da kendisi almış.

Köye geri dönmek için yola koyulduklarında, avcı kör adama sormuş:

- Sen madem bu kadar akıllısın, kulaklarınla görüyorsun; öyleyse şu zor soruma cevap verebilirsin:

Neden bu dünyada bu kadar öfke, nefret ve kötülük var?

Kör adam gülmüş:

''Çünkü bu dünyada senin gibi çok insan var. Kötü niyetle davranan, kendi hakkı olmayana el koyan ve bunu da kendisine hak gören.''

Avcı hem çok şaşırmış hem de çok utanmış.

Hemen usulca adamın arkasındaki sepetten gri kuşun olduğu torbayı çıkarıp, yerine rengârenk ve güzel kuşun olduğu torbayı koymuş.

Biraz daha ilerlemişler ve avcı kör adama yine bir soru sormuş:

- Sen bu kadar akıllı olduğuna ve kulaklarınla gördüğüne göre bu soruyu da cevaplarsın:

Neden bu dünyada bu kadar sevgi, nezaket ve insanca davranış var?

Kör adam:

''Çünkü bu dünyada, senin gibi çok insan var. Hatalarından kaçmak yerine onlardan ders çıkartan, etrafına zarar vermekten vaz geçen ve verdiği zararı telafi eden.''

Avcı, çok şaşırmış tüm bu duyduklarına…

Sonra beraberce kulübelerine varmışlar.

O günden sonra, her kim kör adama danışıp da, onun benzersiz doğrulukta cevapları karşısında şaşkınlıkla:

''Hey kör adam, nasıl oluyor da hayatta her şeyin en doğrusunu sen biliyorsun? Senin gözlerin görmüyor!''

dediğinde, avcı, sevgiyle kör adamın omzuna kolunu atar ve onun yerine cevap verirmiş:

-Çünkü o, hayatı kulaklarıyla görür ama kalbiyle dinler!

14 Eylül 2013 Cumartesi

KITAP ÖNERİ - @NAZLI ERAY - YOLDAN GEÇEN ÖYKÜLER

NAZLI ERAY - YOLDAN GEÇEN ÖYKÜLER 



Yoldan Geçen Öyküler

Yoldan Geçen Öyküler, değerli yazarımız Nazlı Erayın çoğu birbirine bağlı, birbirinden çıkarak gelişen öykülerinden oluşuyor. Loto milyarderi, Sultanhisarlı garson Hidayet Münir, boş evlere girerek yaşamın anlamını çözmeye çalışan hırsız Recep Eğilmez, Türkiyeyi ekonomisiyle, yönetimiyle pek beğenen Hint Fakiri Dilip, fantastik bir yeşil reçete panelinde görüşlerini haykıran kişiler ve bir kobay adam, sokaktaki adama Amerikalı gibi para harcamayı öğretmeyi amaçlayan bir gece kursu ve bu kursa katılan emekli memurlar, kapıcılar ve Mösyö Esterhaze, doğum yapan bir eski erkek patron... 

İşte Yoldan Geçen Öykülerin kişilerinden birkaçı.

Gerçek dünya ile düş dünyası arasında sürekli gidiş-gelişlerle örülen, düşünceyi gerçekliğin baskısından kurtarmanın tadını çıkaran, ince alay dolu, şaşırtıcı öyküler.

Nazlı Erayın yankılar yaratmış öyküsü İzmir bu kitapta yer alıyor. Nazlı Eray, bu kitabındaki öyküleriyle 1988 Haldun Taner Öykü Ödülünü kazanmıştı. Kitabın içindeki Karanfil Gece Kursu adlı öykü, 900 öykü arasından birinci seçilerek ödülü almıştı.


Nazlı Eray 
28 Haziran 1945'te Ankara'da doğdu. İstanbul Arnavutköy Kız Kolejini bitirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirmeden ayrıldı. 1965-1968 arasında Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'nda çevirmen olarak çalıştı. Evlendikten sonra görevden ayrılıp sadece yazılarıyla ilgilendi. 1977'de Amerika'da Iowa Üniversitesi'nde konuk öğretim üyesi olarak bulundu ve bir sömestr yaratıcı edebiyat dersi verdi. Yazmaya lise öğrenciliği yıllarında hikaye çalışmalarıyla başladı. İlk öyküsü "Monte Hristo" Varlık dergisinde yayınlandı. 1975'te ilk kitabı "Ah Bayım Ah" basıldı. Öyküleri İngilizce Fransızca Almanca İtalyanca Japonca Çekçe Urduca ve Hintçe'ye çevrildi. 1986'da öykülerinden bir demet Almanca olarak Almanya'da yayınlandı. Güneş ve Cumhuriyet gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. 1978'ten beri Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi. Aynı zamanda uluslararası PEN üyesi. Eserlerindeironi ve eleştirinin ağır bastığı gerçekdışı bir evren yaratır. Düşle gerçeğin yaşananla tasarlananın iç içe örüldüğü öykü ve romanları zengin bir düş gücünün ürünüdür.


ÖDÜLLERİ
1988 Haldun Taner Öykü Ödülü Yoldan Geçen Öyküler ile
2002 Yunus Nadi Ödülü Aşkı Giyinen Adam ile

KİTAP ÖNERİ - Eleni - Nicholas Gage (Nikolas Gacoyanis)

Eleni - Nicholas Gage (Nikolas Gacoyanis)

Eleni, 26 dile çevrilmiş ve
Royal Society of Literature Heinemann Ödülü'nü kazanmıştır.
Tüm dünyada tam 1 milyon adet satılmıştır.



Kitabın konusu
1948 yılında, İç Savaş Yunanistan'ı yakıp yıkarken, dağ köylerinde yaşayan çocuklar ailelerinden koparılıp Demir Perde ülkelerindeki "kamplara" zorla gönderildi. Kırk bir yaşındaki Eleni Gacoyanis, küçük köyünün bütün geleneklerine ve gerillaların saldığı korkuya meydan okuyarak dört kızı ve oğlu Nikolas'ın kaçması için bir plan yaptı. Bu yüzden tutuklandı, işkence gördü ve acımasızca idam edildi... Bu anı-roman annesinin kimler tarafından, neden öldürüldüğünü araştıran oğlu tarafından kaleme alındı.

Kitabın yazarı Nicholas Gage (Nikolas Gacoyanis) 1939 yılında Kuzey Yunanistan'daki Lia köyünde doğdu. Dokuz yaşındayken annesi Eleni'nin idam edilmesinin ardından ABD'ye göç etti. Boston ve Columbia üniversitelerinde gazetecilik eğitimi aldı. The New York Times gazetesinin Doğu Akdeniz muhabiri olarak görev yaptı. 1980 yılında gazetedeki görevinden ayrılıp, çalkantılı çocukluk yıllarını araştırmaya koyuldu. Bu araştırmanın sonucunda, 26 dile çevrilen, Royal Society of Literature tarafından Heinemann ödülüne layık görülen, Eleni doğdu. Kitap aynı isimle, John Malkovich ile Kate Neligan'ın başrollerini paylaştığı bir sinema filmine de uyarlandı.

" Eleni kurmaca olsaydı ancak bir dâhi onu kaleme alabilirdi... Büyük emek verilmiş, olağanüstü başarılı bir kitap!"
-The New York Review of Books

"Olağanüstü... Muhteşem... Benzersiz... Eleni kitabın her sayfasında yaşıyor."
- USA Today

Yazar: Nicholas Gage (Nikolas Gacoyanis)
Yayın Evi: Albatros Kitap
Boyut: 13.0x20.0
Format: Kitap
Kalite: 1. Hamur Ciltsiz
Sayfa: 640

13 Eylül 2013 Cuma

KİTAP ÖNERİ - DORIAN GRAY'IN PORTRESİ





Romanın kahramanı Dorian Gray çok yakışıklı genç bir adamdır. Dorian'ın hayranı olan ressam Basil Hallward, onun güzelliğinden çok etkilenir ve sanatında yeni bir akım oluşturduğuna inanır. Basil'in evinin bahçesinde, Dorian Basil'in arkadaşı Lord Henry Wotton ile tanışır ve onun dünya görüşünden adeta büyülenir. Lord Henry, hayatta en önemli değerlerin zevk ve güzellik olduğunu düşünür ve Hazcılık üzerine kurulu bu düşüncelerini Dorian'a anlatır. Dorian bunun üstüne güzelliğini bir gün yitireceğini fark eder ve ağlayarak onun yerine Basil'in çizdiği resminin yaşlanmasını ne kadar çok istediğini dile getirir. Dorian'ın bu dileği gerçekleşir. Portresi işlediği her günahın izini taşımak üzere işaretlenir ve bu günahların her biri portresinde kusur veya yaşlanma belirtisi olarak yer alır. Dorian sansasyonlarla dolu bir hayat yaşar ama bir türlü yaşlanmaz. Kitapta ayrıca eşcinsel öğelere yer verilmiştir ve bu konuda büyük eleştiriler almıştır ancak döneme bakıldığında bu konuda bir devrim yapıldığını söylemek zor olmaz çünkü bu konuda yalın bir dil kullanılmıştır ve gayet açıktır. Ancak bu popularitesini daha da arttırmıştır ki yazarın klasik olarak sayılan tek romanıdır. Kitap, gotik korku fantezi türünde olup, Faust Efsanesi'ni andıran öğeler içermektedir.Faust daha çok bilmek adına ruhunu şeytana satarken, Dorian haz ve ölümsüz güzellik için şeytana ruhunu satar.

Çok düşündürücü yönleri vardır. Kalan dış güzelliği yanında iç dünyasının çirkinleşmesi bir resimde canlandırılır. Karakter şunu ifade etmiştir. "Keyif ise her şeyi tattım. Mutluluk ise asla."
Karakterler[değiştir]

Bir mektupta Wilde, karakterlerin kendisini yansıttığını belirtmiştir. Basil Hallward kendi hakkımda düşündüklerim: Lord Henry dünyanın hakkımda düşündükleri: Dorian -belki başka yaşlarda- olmak istediğim.
Dorian Gray - Lord Henry'nin Hazcılık ile ilgili düşüncelerinden etkilenen yakışıklı genç adam. Ahlaki veya ahlaksız bütün zevklere açık hale gelmeye başlar.
Basil Hallward - Dorian'ın güzelliğine bağımlı hale gelen ressam. Dorian, Basil'in sanatsal potansiyelini görmesine yardımcı olur. Dorian'ın portresi Basil'in en iyi eseri olur.
Lord Henry Harry Wotton - Kitabın başında Basil'in arkadaşı olan soylu. Ancak daha sonra Dorian'ın güzelliğinden ve saflığından etkilenir. Oldukça hazırcevap. Lord Henry, yüzyılın sonundaki Viktorya kültürünün yorumu olarak görülür. Hazcılığı benimsemiştir. Dorian'ı kendi dünyaya bakış açısına çeker. Dorian ona benzemeye çalıştıkça yozlaşmaya başlar.

Diğer karakterler:
Sybil Vane - Dorian'ın aşık olduğu oldukça yetenekli, güzel ama aşırı fakir aktris. Gerçek hayatta aşkı öğrenirken kurgusal aşkı canlandırmaktan zevk alamamasından dolayı Dorian'a olan aşkı oyunculuk yeteneğini yokeder. Dorian'ın artık onu sevmediğini anlayınca intihar eder.
James Vane - Sybil'in denizci olan ve Avusturalya'ya giden ağabeyi. Annesi sadece Dorian'ın parasını önemsediğinden kızkardeşine karşı aşırı korumacı. Dorian'ın kardeşine zarar vereceğine inandığından gitmekte tereddüt eder ve kardeşine gelecek en küçük zarar için intikam alacağına söz verir. Daha sonrasında ölür.
Alan Campbell - Dorian'ın önceden iyi arkadaşı olan kimyacı. Dorian'ın ünü sorgulanmaya başlayınca arkadaşlıklarını bitirir.
Lord Fermor - Lord Henry'nin amcası. Dorian'ın kökenleri hakkında Lord Henry'i bilgilendirir.
Victoria, Bayan Wotton - Lord Henry'nin eşi. Romanda sadece Dorian, Lord Henry'i beklerken çıkar. Daha sonra Lord Henry'den boşanır.

6 Eylül 2013 Cuma

ALİCE HARİKALAR DİYARINDA - İŞTE GERÇEK ALİCE VE HİKAYESİ

kitap haber kaynak: SABAH İNTERNET

  İşte gerçek Alice! 


İşte gerçek Alice!

Geçtiğimiz hafta "Alice Harikalar Diyarında" filmi gösterime girdi. Biz de bu ünlü masalın yazılış öyküsünü Sunay Akın'a sorduk.Deklanşöre basma anıyla fotoğrafın çekilme anı arasına sıkışmış bir hikâyedir bu. Eğer fotoğraf makineleri, ilk kullanıldıkları yıllarda, anı yakalamakta şimdiki kadar hızlı olsalardı belki de Alice Harikalar Diyarında masalı hiçbir zaman yazılmayacaktı. Sunay Akın, yaptığımız söyleşide bu meşhur masalın içyüzünü bizimle paylaştı.

İşte ünlü şair, yazar, gazeteci, araştırmacı, tiyatro oyuncusu Sunay Akın'ın kelimeleriyle gerçek Alice'in öyküsü...




 ünlü masalın yazılış öyküsünü Sunay Akın'a sorduk

HER ŞEY FOTOĞRAF MAKİNESİNİN KEŞFİYLE BAŞLADI

"Alice Harikalar Diyarında" masalının yazarı Lewis Carroll'ın asıl ismi Charles Lutwidge Dodgson'dır. Bu adam aslında bir deha: bir matematikçi, aynı zamanda şair... Böyle sanatçı ruhlu bir bilimadamının fotoğraf makinesine ilgisiz kalması beklenemezdi elbette. Çünkü fotoğraf makinesi hem sanayi devriminin gerçekleştiği yıllarda ortaya çıkan önemli bir buluş hem de anı yakalıyor. Tıpkı şiir gibi... Şiirde de amaç anı yakalamak değil midir? 
Romanın yazım süreci de fotoğraf makinesinin keşfiyle ilgilidir aslında; çünkü fotoğraf makinesinin ortaya çıktığı ilk yıllarda bir poz fotoğraf elde etmek için dakikalarca kımıldamadan durmanız gerekiyordu. Küçük çocukları fotoğraflamayı seven Lewis Carroll da bu süre boyunca çocukları makinenin önünde kımıldamadan oturtmak için, onlara çeşitli masallar anlatıyor, "kımıldarsan masal bozulur" diyerek onları ikna ediyor. Fotoğrafını çektiği çocuklar arasında, kimi kaynaklara göre komşusunun kızı, kimilerine göreyse görev yaptığı okuldaki müdürün kızı olan Alice de yer alıyor. Alice'in fotoğrafına baktığında orada çok değişik bir şey görüyor: Alice, Carroll'ın anlattığı masaldan o kadar etkilenmiş ki, fotoğrafta da, oturduğu koltukta sabit bakışlarla bir noktaya dalmış halde gözüküyor. Fotoğrafı görünce bu sefer Lewis Carroll etkileniyor: "acaba ben masal anlatırken bu çocuk nerelerde geziniyor" diye düşünmeye başlıyor. Alice'in o bakışından yola çıkarak da "Alice Harikalar Diyarında"yı kaleme alıyor. 

JULES VERNE'LE AYNI DÖNEMDE YAZILDI
Bence "Alice Harikalar Diyarında" masalının yayımlandığı yıla da dikkat etmek gerekiyor. Kitabın piyasaya çıktığı 1865 yılı aynı zamanda Jules Verne'in "Aya Seyahati"nin de yayımlandığı yıldır. Yani o dönemde başka dünyalara ve hayallere yolculuk, çok ilgi gören bir konu... Bunları okuyan bir okuyucu kitlesi var. Jules Verne, bilinmeyen bir dünyaya, Ay'a seyahati anlatırken Carroll, bilinçaltına yolculuk yapıyor.

"Alice Harikalar Diyarında" bir çocuk kitabı olarak bilinir ama hiç de öyle değildir. Zaten bugüne kadar herkes bu hikâyenin broşürünü okudu. Romanın orijinali, kitapçılarda satılan özetinin özetinin özetinin özeti şeklindeki kitaptan çok farklıdır. Hikâye, beyaz bir tavşanla başladığı için herkes bunun bir çocuk masalı olduğunu sanıyor. Halbuki Playboy'un tavşanı ne kadar çocuksu bir masal anlatıyorsa Carroll'ın tavşanı da o kadar çocuksu bir masal anlatır. Kısacası "Alice Harikalar Diyarında" tam anlamıyla büyüklere yazılmış bir masaldır.

HALÜSİNASYON GÖRDÜĞÜNE İNANMIYORUM
Lewis Carroll'ın bilinçaltına yaptığı bu yolculuğu bazı bilim insanları, yazarın kullandığı bir ağrı kesicinin hammaddesinde afyon bulunmasına bağlıyorlar. Güya bu ilacı içtiğinde Carroll halüsinasyonlar görüyor, yazılarını da öyle yazıyormuş. Bunların hepsi varsayımdır. Ben bu iddialara inanmıyorum. Carroll; çocukların o yaratıcı dünyasına ve sınır tanımaz hayalgücüne hayran bir yazar... Hep onların dünyasında geziniyor, oralarda keşfe çıkıyor. Örneğin "Alice Harikalar Diyarında"da bir dodo kuşu vardır. O kuş, yazarın kendisidir. Kekeme olan Lewis Carroll, asıl soyadı olan Dodgson'ın ilk iki harfini tekrar ederek bu ismi türetmiştir. Yazar aslında bütün eserlerine kendisini yerleştirir. Jules Verne, serüveni denizlerin dibinde veya Ay'da ararken yine bir serüvenci olan Carrol çocukların dünyasına dalıyor.

Alev Derbent / SABAH İNTERNET (Alıntıdır)


İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *